Hareket, hayvanların temel özelliğidir. Süngerler ve Cnidaria ( sölenter ) türleri gibi sesil hayvanlar yer değiştiremezler, ancak tentakül adı verilen yapılarıyla avlarını yakalar, ya da sillerini hareket ettirmek suretiyle oluşturdukları su akımıyla besin partiküllerini kendilerine doğru çekerler.
Ancak hayvanları çoğu hareketli olup, zaman ve enerjilerinin önemli bir bölümünü besin arama, tehlikeden kaçma ve eş bulma amacı için hareket ederek harcarlar.
Hayvanlarda yer değiştirme tipleri çok çeşitlidir. Çoğu hayvan şubesi su içerisinde yüzen türleri içerir. Böcekler, kuşlar ve memeliler uçan hayvan türlerine sahiptir. Yer değiştirmenin her türlüsünde hayvan hareketini engellemeye çalışan iki kuvvet olan sürtünme ve yerçekimini yenmek için enerji harcar.
Çoğu hayvan suda batmadığından, yüzen hayvanların yer çekimini yenmeleri daha kolaydır. Ancak suyun havadan daha yoğu bir ortam olması sürtünmeyi sorun haline getirmektedir. İnce mekik şekilli vücut biçimi hızlı yüzücü hayvanlarda yaygın olarak rastlanan uyumsal bir özelliktir.
Yüzme, sürünme, koşma, zıplama ve uçma gibi hareketlerin hepsi ancak bir iskelet çeşidinden destek alındığında başarılabilir. Yani hareket, iskelet ve kas sisteminin birlikte çalışmasıyla ortaya çıkar.
Bir iskeletin 3 temel işlevi destek, koruma ve harekettir. Karsal çoğu hayvan kendilerini destekleyecek bir iskelete sahip olmasalardı kendi ağırlıkları altında çökecek, suda yaşayan hayvanlar iskelet yapısı olmadığında şekilsiz bir kitle halini alacaklardı. Hayvanlarda iskeletin 3 ana tipi vardır.
Hidrostatik İskelet
Bir hidrostatik iskelet, kapalı bir vücut boşluğunda basınç altında tutulan bir sıvıdan oluşur. Bu tip iskelete birçok sölenter türünde, yassı, yuvarlak ve halkalı solucanlarda rastlanır. Bu hayvanlar sıvıyla dolu olan vücut bölmelerinin şeklini değiştirmek için kaslarını kullanarak vücut formlarını ve hareketi kontrol ederler.
Halkalı solucanlarda, sölom sıvısı hidrostatik iskelet olarak görev yapar. Sölom boşluğu, solucanın segmentleri arasında yer alan septumlarla bölünmüş durumdadır. Böylece hayvan, halkasal ve uzunlamasına kaslarının her ikisini de kullanarak ayrı ayrı her segmentin şeklini değiştirebilir.
Halkasal kasların kasılmasıyla solucanın ilerleyen uç kısmı vücut yüzeyindeki kıllar ile tutunur. Bu tutunmadan sonra boyuna kasların kasılmasıyla vücudun arka kısmı çekilir böylece hayvan öne doğru hareket etmiş olur.
Dış iskelet ( Ekzoiskelet )
Hayvanın dışında oluşmuş sert bir kabuktur. Omurgasızlardan yumuşakçalar ve eklembacaklılarda görülür. Desteklik görevi yanında su kaybını da önler.
Birçok yumuşakçada vücut, manto tarafından salgılanan kalsiyum karbonattan oluşmuş bir kabuk içine hapsedilmiştir. Hayvan büyüdükçe kabuğun dış kenarına madde ilave edilerek kabuğun çapı genişletilir.
Eklembacaklıların dış iskeletinin % 30 ila 50 ‘si kitin adı verilen polisakkaritten yapılmıştır. Kitin lifleri proteinler içerisine gömülerek sağlam ve esnek bir yapı oluşturur.
Kitin dayanıklı ve hafif olduğu için hayvanın hareketini engellemez. Böceklerde dış iskelet hayvanın büyümesine paralel olarak belli aralıklarla değiştirilir. Hayvanın hareketi iskelete içten bağlı çizgili kasların kasılmasıyla gerçekleşir.
İç iskelet ( Endoiskelet )
Hayvanın yumuşak dokusu içine gömülmüş olarak bulunan kemikler gibi sert, destekleyici elemanlardan oluşmuş iskelet tipidir.
Süngerlerde, inorganik maddelerden oluşan iğneler ( spikül )ya da spongin adı verilen protein yapılı lifler iç iskelet vazifesi görmektedir.
Derisidikenlilerin derileri altında sert plakalardan oluşmuş bir içi iskeletleri vardır. Bu plakalar magnezyum karbonat veya kalsiyum karbonat kristallerinden oluşmuştur. Birbirinden ayrı olan bu plakalar protein liflerle birbirlerine bağlanmışlardır. Denizkestanesinde daha sıkı olan bu bağlantılar denizyıldızının kollarının rahat hareket edebilmesi için daha gevşektir.
Kıkırdaklı balıklarda, vücuda destek görevi olduğundan dış iskelet olarak ta adlandırılan pullar ve yüzgeç ışınları dışında bir de iç iskeletleri vardır. İskeletin tümü kıkırdak yapıdadır. İskelet, kafatası, omurga ve kaburgalardan oluşan eksen iskeleti ve yüzgeç iskeletlerinden oluşmaktadır. ( köpek balıkları ve vatoz gibi )
Kemikli balıklarda da pullar, kemik plakalar ve yüzgeç ışınları dış iskeleti meydana getirirken, iç iskelet de yine kafatası, vücudun çatısını oluşturan eksen iskeleti ( omurga ve kaburgalar ) ve üyeler iskeletinden oluşmuştur. Kafatası omurgaya hareketsiz biçimde bağlanmıştır. Embriyonik dönemde kıkırdaktan yapılmış olan iskelet elemanları yetişkinlikte kemikleşir.
Ancak kemikli balıklardan memelilere kadar olan hayvanların iskeletinde sürtünme ve darbelere karşı eklem yerlerinde esnek kıkırdak yapı korunmuştur.
İki yaşamlılarda, larva evresinde kıkırdak yapıda olan iskeletin büyük bir bölümü, erişkinlikte kemikleşir. Göğüs kemiği ( sternum ) ilk kez iki yaşamlılarda ortaya çıkar. Kaburgalar iyi gelişmemiştir. Bazı sürüngen, kuş ve memelilerde olduğu gibi kaburgaların uç kısmı göğüs kemiği ile bağlantılı değildir. Sürüngenlerde ise gelişmiş yapıda olan kaburgalar göğüs kemiği ile bağlantı oluşturmuştur.
Kuş iskeletindeki kemikler sürüngen ve memelilerden farklı olarak daha ince yapılıdır ve uzun kemiklerin büyük bir çoğunluğunun içinde hava keseleri vardır. Bu hava keseleri, vücudun hafiflemesini sağlayarak uçmayı kolaylaştırdığı gibi iki ayak üzerinde yürümeye ve sert kabuklu yumurtanın yumurtlanmasına da yardımcı olur. Ayrıca diğer omurgalılarda bulunan bazı kemikler kuşlarda kaybolmuştur.
Günümüzde yaşayan kuş türlerinin hiç birinde dişler bulunmaz. Kaburgalar göğüs omurları ve göğüs kemiğine bağlı durumdadırlar. Göğüs kemiği, uçma sırasında göğüs bölgesini korumak ve uçma kaslarının bağlanmasını sağlamak amacıyla diğer omurgalılara göre oldukça büyüktür.