Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur.
Yağların suda çözünmemesi canlılığın devamı içi önemlidir. Çünkü hücre zarlarının yapısında bulunan yağ molekülleri suda çözünse idi hücrenin bütünlüğünü korumak mümkün olamayacaktı. Yağlar esas olarak karbon ( C ), hidrojen ( H ) ve oksijen ( O ) atomlarının belli düzende bir araya gelmesinden oluşurlar. Ancak bazı yağlar bu 3 elemente ek olarak azot ( N ) ve fosfor ( P ) atomlarını da içerebilir.
Yağlar, polimer yapı göstermeyen bir molekül grubunu ifade eder.
Yağlar, karbonhidrat ve proteinlere göre daha fazla sayıda hidrojen atomu içerdiklerinden;
Biyolojik açıdan önemli olan yağlar;
Yağ asitleri
Bir tarafında metil ( - CH3 ) grubu, diğer tarafında karboksil grubu ( - COOH ) ve bu gruplar arasında karbon sayısı değişkenlik gösteren uzun bir hidrokarbon zinciri ( CH2 )n bulunduran moleküllerdir.
Yağ asitlerindeki karbon sayısı genellikle 16 ile 18 arasında değişir.
Yağ asidinin sahip olduğu hidrokarbon zincirinde karbonlar arasında çift bağ bulunup bulunmamasına göre yağ asitleri 2 gruba ayrılarak incelenebilir.
Karbon atomları arasında hiç çift bağ taşımayan yağ asitlerine doymuş yağ asitleri, doymuş yağ asitlerini bulunduran yağlara ise doymuş yağlar adı verilir.
Doymuş yağlar oda sıcaklığında katı halde bulunurlar. Tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı doymuş yağlara örnek olarak verilebilir.
Hidrokarbon zincirindeki karbon atomları arasında en az bir tane çift bağ içeren yağ asitleri doymamış yağ asidi, doymamış yağ asidi içeren yağlar ise doymamış yağlar olarak adlandırılırlar.
Doymamış yağ asitlerindeki çift bağlar, molekülün bükülmesine sebep olur.
Doymamış yağlar, oda sıcaklığında sıvı halde bulunurlar.
Ayçiçek, mısır ve zeytinyağı doymamış yağlara örnek olarak gösterilebilir.
Doymamış yağların hidrojenle doyurulması sonucu margarinler elde edilir.
Margarinler bitkisel yağların dönüşüme uğratılması sonucu oluşturulduğu için trans yağ içerirler. Trans yağlar insan vücudu için gerekli olmayıp, kalp damar hastalığı riskini artırmaktadır. ( % 50 oranında ) Doymamış yağların hidrojenle doyurulması bu yağların erime noktasını da yükselttiğinden bu durum ilgili yağ asitlerinin insan vücudunda katı halde kalacağı anlamı da taşır.
İnsan vücudunda üretilemeyip mutlaka besinlerle alınması gereken yağ asitlerine esansiyel, ( zorunlu ya da temel ) yağ asitleri denir. Omega 3 ve Omega 6 mutlaka besinler yoluyla alınması gereken temel yağ asitleridir.
Nötral yağlar ( Trigliseritler )
Canlılarda en faz bulunan yağ çeşididir. Üç molekül yağ asidinin bir molekül gliserole ester bağlarıyla bağlanması sonucu oluşurlar.
Esterleşme olarak adlandırılan bu reaksiyon esnasında 3 molekül de H2O açığa çıkar. Yani bu olay temelinde bir dehidrasyon tepkimesidir. Nötral yağlar, içerdikleri yağ asitlerine göre doymuş ya da doymamış formda olabilirler.
Fosfolipitler
Nötral yağlardan farklı olarak fosfolipitlerde gliserole 2 yağ asidi bağlanmıştır. Nötral yağlardaki üçüncü yağ asidinin yerini ise negatif yüke sahip bir fosfat ( PO4- ) ve azot içeren bir bazdan oluşmuş bir grup almıştır.
Bir fosfolipit molekülü, suyu seven ( hidrofilik ) bir baş ile suyu sevmeyen ( hidrofobik ) kuyruk kısmından oluşmuştur.
Bu yüzden suya bırakılan fosfolipitler, kendiliğinden bir araya gelerek farklı yapılar oluşturabilirler.
Miseller ve hücre zarında bulunan çift tabakalı fosfolipitler bu duruma güzel örnekler teşkil eder.
Steroidler
Steroidler, birbiriyle kaynaşmış dört adet halka içeren karbon iskeletine sahip lipitlerdir.
Halkalardan oluşan bu yapıya farklı grupların eklenmesi farklı steroitlerin oluşmasına sebep olur.
D vitamini, safra tuzları, erkek ve dişi eşey hormonları ile böbrek üstü bezinin korteks hormonları steroid yapılıdır.
Hayvansal hücre zarlarının önemli bir bileşeni olan kolesterol de streoitler içerisinde yer almaktadır.
Hücre zarının geçirgenliğini ve dayanıklılığını artıran kolesterol, sinir hücrelerinde yalıtım görevi de yapar.
Yağların canlılar için önemi
Yağlar, enerji içerikleri çok yüksek olan moleküllerdir. İçerdikleri enerji, aynı miktar karbonhidrat ve proteinin içerdiğinin yaklaşık 2 katıdır.
Hücrelerde oksijenli solunumla parçalandıklarında bol miktarda metabolik su oluşumuna yol açarlar. Bu yüzden, kış uykusuna yatan hayvanlar, çöl hayvanları ve göçmen kuşlar bol miktarda yağ depolar.
Hücre zarının yapısına katılırlar. ( Fosfolipitler ve karbonhidratlarla birlikte glikolipit halinde )
Steroid hormon ve vitaminlerin yapısına katılarak vücutta düzenleyici rol oynarlar.
Soğuk bölgelerde yaşayan hayvanlarda özellikle deri altında biriktirilerek ısı canlının ısı kaybını önlerler.
İç organların etrafında birikerek ilgili organı mekanik darbelere karşı korurlar.
|