Golgi Kompleksi
İtalyan hücre bilimci Camillo GOLGİ tarafından bulunması sebebiyle bu ismi almıştır.
Zarları lipoprotein yapısındadır.
Yassılaşmış zarsı keselerden oluşur. ( sisterne )
Bir üretim, depolama, ayırma ve salgılama merkezi olarak iş görür. Bu nedenle salgı yapan hücrelerde bol miktarda bulunur.
Hücre yaşlandıkça, etkinliğinin azalmasına bağlı olarak bu organelin miktarı da azalır.
Alıcı yüzeyi ile, endoplazmik retikulumdan gelen maddeleri alır ve gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra ( proteinlere şeker eklenerek glikoprotein sentezi gibi ) gönderici yüzeyde oluşturduğu kesecikler ile ulaşacakları bölgeye gönderir.
Hücreler tarafından salgılanan birçok polisakkarit, golgide üretilir.
Örneğin, bitki hücrelerinin yaptığı pektinler ve selüloz olmayan diğer polisakkaritler bu yolla hücre duvarına katılır.
Selüloz ise plazma zarında yerleşmiş enzimler tarafından sentezlenir.
Lizozomun oluşmasını sağlar.
Endositoz olayında zarın bir kısmının paketleme için kullanılmasıyla azalan zar yüzeyinin normal seviyede tutulması Golgi tarafından salınan maddelerin ekzositozu sırasında salgının paketlenmesinde kullanılan zar tarafından sağlanır.
Golgi zarının iç yüzü ile hücre zarının dış yüzü aynı yapıdadır.
Lizozomlar
Memeli alyuvarları hariç, tüm ökaryotik hücrelerde bulunan zarla çevrilmiş küçük kürecikler şeklindeki organellerdir.
Esas işlevleri sitoplazma içi sindirim olan lizozomlar fagositik aktivitesi yüksek hücrelerde ( makrofajlar gibi ) bol miktarda bulunmaktadır.
Lizozomların sayı, büyüklük ve aktivitesi hücreden hücreye hatta aynı hücrenin farklı işlevsel dönemlerine göre farklılık göstermektedir.
Lizozomların içerisinde bulunan 50 den fazla çeşit sindirim enzimi, dört temel makromolekül olan protein, polisakkarit, yağ ve nükleik asitleri hidrolize eder.
Lizozomların sinidirim faaliyeti gösterebilmesi için asit pH derecelerine ( yaklaşık 5 ) ihtiyacı vardır. Bu ortam lizozom zarı tarafından içeri pompalanan H+ iyonlarıyla sağlanır.
Lizozom zarı parçalanırsa sitoplazmanın nötre yakın pH değeri nedeniyle hücre çok fazla zarar görmez. Ancak çok sayıda lizozom parçalanırsa hücre kendi kendini sindirir. Bu olaya kendi kendini parçalama anlamında otoliz denir.
Lizozomlar hücre bölümlerini ya da tamamını sadece patolojik zamanlarda sindirmezler. Embriyonik gelişimde bazı organların şekillenmesi, programlanmış hücre ölümü ( apoptosis ) süreciyle gerçekleşir.İnsanın embriolojik gelişiminde parmak aralarının açılması bu sayede gerçekleşir.
Lizozom enzimleri, granüllü endoplazmik retikulumda sentezlenip biriktirilir. Daha sonra Golgi aygıtına aktarılır.
Burada değişime uğrar ve paketlenerek lizozom şeklinde salgılanır.
Lizozomun kendi zarını sindirmemesi sahip olduğu özel zar yapısından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca lizozom enzimleri çalışmalarını başlatacak bir sinyal alınmadığı durumlarda aktif merkez dışına bağlanan bir takım moleküllerce inaktif halde bekletilmektedir.
Lizozomların, hücre dışından alınmış herhangi bir molekülü sindirme işine heterofaji, hücre kökenli bir yapıyı ya da molekülü sindirme işine ise otofaji denir.
Vücutta yaşlanmış alyuvarlar ve ölmüş hücreler fagositik hücrelerdeki lizozomlarda parçalanıp sindirilir.
Kullanılabilen biyomoleküller yeniden senteze sunulur.
Spermin baş kısmında bulunan lizozomlar sayesinde yumurta hücresinin zarı delinir ve döllenme gerçekleşir.
Embriyonun uterusa tutunmasında da lizozomlar görev alır.
Bitki hücrelerinde ve mantarlarda lizozom bulunmaz. Buna karşın, koful denen içleri sıvıyla dolu, lizozomlara homolog yapılar makromoleküllerin sindirim işlevini yürütür.
Lizozomların içindeki enzimlerden bazıları doğuştan olmayabilir. Bu enzimlerin eksikliği 20’den fazla kalıtsal hastalığa yol açmaktadır.
Bunlardan birisi glikolipit parçalamakla görevli enzmlerin bulunmamasından dolayı oluşan Tay-Sachs hastalığıdır.
Bu hastaların sinir dokusunda glikolipit birikmesi yaklaşık 4 yaş civarında ölüme sebep olur.