İnsanda destek ve hareket sistemi elemanları kıkırdak, kemik ve kas dokudan oluşmuştur. Embriyo döneminde tamamen kıkırdaktan oluşan iskelet daha sonra büyük ölçüde kemikleşir. Fakat kıkırdak doku belli bölgelerde varlığını sürdürür.
Kıkırdak doku
Vücudun esnek olan destek dokusudur. Kan damarı ( kan ve lenf ) ve sinir ağı bulundurmayan kıkırdak doku bağ dokudan difüzyonla beslenir. Boşaltım maddelerini de aynı yolla uzaklaştırır.
Kıkırdak dokunun vücuttaki temel vazifeleri şunlardır.
Yumuşak dokuları korumak ve desteklemek
Eklem yüzeylerinde bulunması sebebiyle kemik hareketlerini kolaylaştırmak
Embriyoda kemiklerin ve iskelet sisteminin gelişmesine, ayrıca büyüme çağında özellikle uzun kemiklerin büyümesine yardımcı olmak ( epifiz plak )
Solunum sisteminde soluk borusu ve bronşların kapanmasını önleme
Kıkırdak doku diğer dokularda olduğu gibi hücreler ve hücrelerin arasını dolduran hücreler arası maddeden oluşmuştur. Kıkırdak dokunun hücrelerine özel olarak kondrosit, hücreler arası maddesine ise kondrin adı verilir. Ara madde kıkırdak hücreleri tarafından sentezlenmektedir.
Kondrositler ara maddeden bir kapsülle ayrılmış olarak bulunan boşluklar içinde topluluklar halinde bulunur. Bu topluluklar kondron adını alır. Erişkin kıkırdak doku hücreleri olan kondrositler, kondroblast denen hücrelerden oluşmaktadır. Bir veya iki çekirdekli olabilen kondrositler, yakından incelendiğinde mikrovilluslu yapıları dikkat çeker. Bu yapı ara maddenin oluşturulması ve sentezlenmesi bakımından son derece önemlidir.
Kıkırdak doku, ara madde miktarı ve bu ara maddede bulunan liflerin sayı ve düzenleniş şekline göre 3 farklı gruba ayrılır.
Hiyalin ( saydam ) kıkırdak
Vücutta en çok bulunan kıkırdak tipidir. Hücreler arası maddesi şeffaf ve homojendir. Hücre sayısı diğer kıkırdak tiplerinden fazladır. Sahip olduğu kollojen lifler sayesinde bükülmeyen ve basınca dayanıklı olan bu kıkırdak, tüm omurgalıların embriyo dönemindeki iskeletini oluşturur.
Ergin insanda soluk borusu, bronş, burun, kaburga uçları ve uzun kemiklerin uç kısımlarında bulunur.
Elastik kıkırdak
Bol miktarda elastik lif içermesi sebebiyle bükülebilir özellikledir. Karada yaşayan memelilerin kulak kepçesinde, kulak yolunda, östaki borusunda ve epiglotta bulunur. Elastik kıkırdak kemikleşme göstermez.
Fibröz kıkırdak
Sıkı bağ doku ile hiyalin kıkırdağın karışımdan oluşmuş kıkırdak tipidir. Hücreler arası maddesinde bol miktarda kollojen lif bulundurur. Basınca ve çekmeye karşı dayanıklıdır.
Omurlar arası disklerde, kalça kemiklerinin birleşim yerinde, tendonlarda, menisküslerde ve köprücük kemiği eklemlerinde bulunur.
Kıkırdak dokunun kesilmesi veya yaralanması sonucunda hasar görmesi, tamiri çok zor ve uzun süre gerektiren bir durum ortaya çıkarır. Kıkırdağın damardan yoksun olması, kondrositlerin hareketsizliği ve çok zor çoğalabilmeleri tamiri güçleştiren etkenler olarak sayılabilir.
Eğer hasar büyükse kıkırdak kireçleşerek yerini kemiğe terk eder. Zedelenen bölge sadece kıkırdak zarı ise buradaki bağ doku hücreleri kıkırdak hücreleri üreterek hasarı tamir edebilirler.
Kemik oluşumu
Kemiklerin bir kısmı bağ dokudan ( kafatası kemiği gibi ) bir kısmı ise hiyalin kıkırdaktan oluşur. Kemik yapım ve yıkımı hayat boyu devam eder. Bu nedenle kemik doku, dinamik bir yapıya sahiptir. Büyüme döneminde yapım yıkımdan fazla olduğu için kemikler uzar.
Kemik dokusunu yapan hücrelere osteoblast,yıkan hücrelere ise osteoklast ( monosit kökenli ) denir. Kemik dokunun esas hücreleri ise osteosit adını alır. Aslına bakılırsa osteositler, ara madde içine hapsolmuş osteoblastlardır.
Kemik oluşumunda mineraller, hormonlar ve vitaminler önemli yer tutar.
Kalsiyum, fosfor ve potasyum kemik oluşumu için gerekli minerallerdir. Bu minerallerin kandaki miktarları belli değerler arasında olmalıdır. Kandaki miktarları tiroid ve paratiroid bezlerinin salgıladığı hormonlarla ayarlanır.
Beslenme yoluyla yeterli kalsiyum alınmadığında, kanda düşen kalsiyum seviyesi paratiroid bezinin ürettiği parathormonun etkisiyle kemiklerden kana kalsiyum geçirilmesiyle ( osteoklastlar tarafından kemik yıkımının yapılmasıyla ) normal seviyeye çıkarılır.
Kanda normalin üzerindeki kalsiyum seviyesi ise tiroid bezinin ürettiği kalsitonin hormonunun fazla kalsiyum ve fosfatı kandan kemiğe geçirmesiyle düşürülür.
Hipofizin ürettiği büyüme hormonu ( somatotropin ) da karaciğerde karbonhidrat ve protein metabolizmasını hızlandırarak dolaylı yoldan kemik gelişimine etki eder.
Erkek eşey hormonu testosteron da kemik ve kas gelişimini uyarıcı etkiye sahiptir.
Bunlardan başka kemik gelişimi için A, C ( kollojen liflerin sentezinde ) ve D vitaminlerine de ihtiyaç duyulmaktadır. D vitamini öncü maddeler şeklinde alındıktan sonra güneşin ultraviyole ışınlarının etkisiyle deride işlek D vitamini haline çevrilir. D vitamini eksikliğinde kalsiyum ve fosfat emilimi azalır.
Kemik doku
Kemik dokuya ait olan hücreler osein denilen özel bir ara madde içerisinde lakün denilen boşluklarda yer alırlar ve sitoplazmik uzantıları sayesinde birbirleriyle ilişki kurarlar. Sitoplazmik uzantılar lakünler arasında uzanan kanalikuli kanalları sayesinde kurulmaktadır.
Oseinin organik kısmı protein yapısındaki kollojen liflerden, inorganik kısmı ise kalsiyum fosfat ( %85 ), kalsiyum karbonat ( %10 ), kalsiyum florür, potasyum ve magnezyumdan oluşur.
Yetişkin bir bireyin kemiği analiz edildiğinde % 20-25 oranında su, %30 organik madde ve % 45 – 50 oranında inorganik tuzlara rastlanır. Yaşlandıkça ara maddenin organik kısmı azalırken inorganik kısmı artar. Bu nedenle yaşlılarda kemik daha kırılgan bir hal alır.
Kemiklerin vücuttaki görevleri şöyle sıralanabilir.
ü Vücuda şekil verir, desteklik sağlar, kaslarla birlikte vücudu hareket ettirir.
ü Kafatası ve göğüs kafesi çevreledikleri hayati organları korurlar.
ü Sahip olduğu kırmızı kemik iliği sayesinde kan hücresi üretir.
ü Ses iletimini sağlar.
ü Kalsiyum, fosfat ve magnezyum deposudur.
Kemiklerin dış kısmında bağ dokudan yapılmış periost denen bir zar ( kemik zarı ) bulunur. Bağ doku yapısında olan bu zar, iç kısmında bulunan osteoblastlar sayesinde yeni kemik hücreleri oluşturarak kemiğin enine büyümesini, yenilenmesini ve onarılmasını sağlar. Sinir ve kan ve lenf damarları bakımından zengindir.
Kemik doku hücrelerinin etrafını saran osein difüzyonu engellediği için hücrelerin beslenmesi ve boşaltım maddelerinin uzaklaştırılması kıkırdak dokuda olduğu gibi difüzyonla sağlanamaz. Bu sorun sert kemik dokuda gözlenen kanallar vasıtasıyla çözümlenmiştir.
Kemikte dikine uzanan kanallara Havers Kanalları, bu kanalları birbirine bağlayan enine kanallara ise Volkmann Kanalları denir. Bu kanallar sayesinde kemik hücrelerine ulaşan kan damarları dokuyu beslerken, metabolik atıkları uzaklaştırır hem de kemik dokuyu hedef alan hormonların ilgili bölgelere taşınması gerçekleşmiş olur.
Kemik doku süngerimsi kemik doku ve sert kemik doku olmak üzere 2 farklı şekilde incelenir.
Süngerimsi kemik doku
Uzun kemiklerin baş kısmında, tüm kemik çeşitlerinin iç kısmında bulunur. Kan hücrelerinin üretimini sağlayan kırmızı kemik iliği içerir.
Sert kemik doku
Tüm kemik çeşitlerinin dış kısmında bulunur. Üzerinde kan damarları ve sinirlerin geçişine izin veren dikey kanallara havers kanalları, havers kanallarını birleştiren enine kanallara ise volkmann kanalları denir.
DESTEK ve HAREKET PDF 1 DOSYASI İÇİN TIKLAYINIZ